Özel Haber

Denizlerimizde yabancı ve istilacı türler, yerli türlerin iki katı…

Süveyş Kanalı’ndan gelen yabancı ve istilacı türler, Akdeniz’i Kızıldeniz’e döndürdü

Abone Ol

    Süveyş Kanalı’ndan gelen yabancı ve istilacı türler, Akdeniz’i Kızıldeniz’e döndürdü. Fazlası Doğu Akdeniz’de olmak üzere, yerli türlerin iki katı kadar yabancı ve istilacı tür var. Deniz suyunun küresel iklim değişikliği nedeniyle ısınması, Kızıldeniz’den gelen türlerin Akdeniz’e adapte olmalarını kolaylaştırıyor. Bir diğer neden, aşırı avlanma nedeniyle avcı balıkların azalması ve biyolojik çeşitlilikteki erozyon. Üçüncü bir neden, Kızıldeniz türlerinin, çok güçlü biyolojik savunma ve rekabet mekanizmalarına sahip olması. Bir başka neden de her yıl yaz aylarında Dipkarpaz açıklarında denizi talan edercesine yapılan “orkinos avcılığı…”                   

  Yabancı ve istilacı türler hem kanalda, hem de gemilerin -dengeli seyir için denizden çektikleri- “Balast” suyuyla geliyor.                               

İstilacılar yırtıcı oluyor

  Uluslararası Doğayı Koruma Birliği’ne (IUCN) göre, istilacı türler geldikleri yeni yaşam alanlarında yırtıcı tür konumuna yerleşiyorlar. Yerli türler üzerinde baskı oluşturuyorlar.

   Yerli türler, istilacıların Kızıldeniz’de geliştirdikleri rekabetçi biyolojik özellikler karşısında güçsüz kalıyor. Durum, günümüzün gelişmiş bir ordusu ile bir Roma ordusunun savaşmasına benziyor.             

Kanal Akdeniz’i bozdu

   Akdeniz’de 500 civarı yerli tür, bin civarı da yabancı ve istilacı tür var. 1869’da açılan Süveyş Kanalı’nın sürekli geliştirilmesi ve 2015’de ikinci bir kanalın daha açılması, Hint Okyanusu ve Kızıldeniz orijinli balık ve diğer canlıların Akdeniz’e girişini hızlandırdı.

   Mısır’da, Nil Nehri üzerine 1970’de yapılan Asvan Barajı, nehrin Süveyş kanalının Akdeniz’e açıldığı yerde oluşturduğu tatlı su bariyerini yok etti. Akdeniz’e “hücum” bu tarihten sonra hızlandı. Durum her geçen gün kötüleşiyor. Sürekli yeni türler geliyor.   

Yapılması gerekenler

   Yabancı ve istilacı türler deniz yaşamına, balıkçılık sektörüne, biyoçeşitliliğe, insan sağlığına, aynı zamanda ekonomiye ve turizme de zarar veriyor. Geri dönüş artık mümkün değil. Ancak Akdeniz’i savunmak için yapılabilecekler var: Aşırı avcılık sonucu yerli avcı türlerde görülen azalmanın önlenmesi, orkinosların korunması, her türlü deniz avcılığına kapalı geniş koruma bölgeleri oluşturmak, biyoçeşitlilik sağlanması, balast sularının denetimi ve bunlarla birlikte küresel iklim değişikliği konusunda yapılacak iyileştirmeler, durumu hafifletebilir.                                                                

Balon balığı                               

  İstilacı türler arasında en tehlikeli ve yıpratıcı olan tür, Balon Balığı. Bu balığın (Lagocephalus sceleratus) eti siyanürden bile -bin 200 kat- daha zehirli. Kesinlikle ve hiçbir şekilde yenmiyor. Denizlerimizde iki binli yılların başında görülmeye başlanan balon balıkları, deniz yaşamını adeta dağıttı. Besin zincirinin tepesindeki türler arasına yerleşti.

   Eskiden denizlerimizde oldukça çok görülen deniz kestaneleri, onların da gelmesiyle, tamamen tükendi. (Kestanelerin tükenmesinde denizlerin insan kaynaklı atıklarla kirletilmesinin ve su sıcaklığındaki yükselmenin de payı var.) Balon balıkları ekonomik değeri de olan deniz canlılarının zaten az olan sayılarını daha da azalttı.  Denizlerde neredeyse “düşmanla” karşılaşmayan balon balıkları, kısa zamanda Karadeniz’e kadar dayandı. Hem sayıları arttı, hem de büyüklükleri. Artık insanlara bile saldırmaktan çekinmiyorlar.

Yamyam, saldırgan, korkusuz

   Çok güçlü dişleri olan balon balıkları, ısırdıkları yeri koparıyor. Parmak veya kola tenekesi, misina, sahte balık. Hiç fark etmiyor. Aynı zamanda her biri birer yamyam. Yaralanan veya normal hareket etmeyen hemcinslerini anında yiyorlar. Yüksek düzeyde istilacı. Çok hızlı ürüyor. Saldırgan. Ahtapottan deniz yıldızına, balıktan deniz kestanesine, yosundan kabuklu canlılara kadar bulduğunu yiyor. Sünger, mercan, karides, kalamar; ne bulursa…

   Zıpkıncılara -şimdilik- tehdit edici şekilde yaklaşıyor. Yedeklerindeki vurulmuş balıklara salıyor. İlk zamanlar teknelerden uzak duruyorlardı. Artık kakaç mesafesinde, teknelerin etrafında dönüyorlar. Plajlara, insanların arasına giriyorlar. Kaydedilmiş saldırı olayları var. Yirmi beş yıl kadar kısa bir sürede “denizlerin hakimi” oldular.                                    

Zehirlenme belirtileri

   Balon balığı yiyen kişide ağız ve vücut uyuşması, karıncalanma, bulantı, kusma ve kendini kötü hissetme, ayrıca dolaşım yetmezliği ve kas felci görülüyor. Solunum durabiliyor. Bu durumda sonuç ölüm oluyor. Balon balığı yenildiğinde yapılacak tek şey, mümkün olduğu kadar hızlı şekilde hastaneye gitmek. Panzehri yok.

    Sadece eti ve iç organları değil, derisi bile zehirli. Bu balığı kıyıya çıkarmamak, kedi veya başka hayvanlara yedirmemek de gerekiyor. Balon balığı ağlara da zarar veriyor. Aralarında ekonomik değeri olan yaklaşık yüz deniz canlısını yok ediyor.                       

Japonya’da yenilen başka 

   Balon balığının (Lagocephalus sceleratus) Japonya’da yenildiği şeklindeki genel kabul görmüş “bilgi,” doğru değil. Japonya’da yenilen balon balığı, yaygın olarak, “Fugu-Kaplan Balon Balığı-Takifugu rubripes” denilen bir tür ve çoğunlukla kültür balıkçılığı ürünü.  

Diğer zehirli istilacılar                         

   “Kızıldeniz’den gelen zehirli türler arasında bulunan Aslan Balığı’nın dikenleri zehirli ama eti leziz. Agresif bir yırtıcı, obur ve son derece rekabetçi.  Şu anda Akdeniz’de, Kızıldeniz’dekinden çok daha fazla aslan balığı var. Bu balık, insandan korkmuyor. Zehirsiz yerli deniz kestanelerinin yerini alan siyah kestanenin uzun dikenleri, zehirli. Yosunla besleniyor. Bu tür, deniz yaşamı için çok zararlı. Göçmen Deniz Anası zehirli. Asla dokunmamak gerekiyor.

   Çizgili Yılan Kedi Balığı’nın dikenleri çok zehirli. Yenir ama deri salgıları da zehir içeriyor. Olta balıkçılarının favorisi olan beyaz ve siyah sokan balıkları da Kızıldeniz’den gelme. Zehirli balıklar listesinde bulunuyorlar. Yüzgeç dikenleri battığında acı veriyor. Ölü olsalar bile. Etleri lezzetli. Yosun yiyorlar. Deniz yaşamına büyük zarar veriyorlar.                                           

Caretta’ları korumalıyız              

   Avcı balıkların yanında, özellikle denizlerimizin sevimli canlıları olan Caretta caretta’lar da balon balıklarını yiyor. Onları bu açıdan da korumamız gerekiyor.                           

“Denizden babam çıksa…”

   Bilinmeyen bir balığı değil yemek, çıplak elle dahi tutmamak en doğru hareket.  “Denizden babam çıksa yerim” deyimi, artık eskilerde kaldı…  “Denizden babam çıksa, önce kimlik sorarım” oldu…

Balon Balığı… Zehir deposu. Kesinlikle yenilmez. Panzehiri yok. Öldürücü…

Aslan balığı… Dikenleri zehirli. Çok acı verir. Hastanelik eder. Eti lezzetli.  Rekabetçi ve korkusuz.

Göçmen Deniz Anası… Kesinlikle dokunmamak gerekiyor. Zehirli.

Uzun Dikenli Siyah Deniz Kestanesi… Dikenleri zehirli. Yerli zehirsiz deniz kestaneleri gitti, bunlar geldi.

Çizgili Yılan Kedi Balığı… Dikenleri çok zehirli. Derisi de. Eti yenir.

Sokan Balık… Dikenleri zehirli. Ağrı verir. Eti lezzetli. Olta balıkçılarının gözdesi.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }