Çöz sorunları, çiz yol haritasını, hazırla altyapıyı, pilot okullarla başla, sonra geç tam güne…

Abone Ol

   Devlet okulları için alınan “haftada iki gün, tam gün eğitim” kararıyla ilgili tartışmalar bitmek bilmiyor….

   Bu konuda karar alan bakanlık, mutlaka yapılmasını istiyor, sorunsuz yapılabileceğini iddia ediyor, “tam güne” karşı eylem düzenleyen sendikayı suçluyor.

    Bazı çevreler, bazı veliler de mevcut sorunları ve yetersizlikleri kabul etmekle birlikte, özveri gösterilirse tam gün eğitim yapılabileceğini iddia diyor.

   Peki, ülkemizde tam gün eğitim olmalı mı? Olmalı tabii ki… Hem de yıllar önce olmalıydı, bugüne kalmamalıydı?

    Tamam da yıllardır neden tam gün eğitim olmadı?

    Bugünkü iktidarın büyük ortağı UBP, bu ülkede en çok hükümette yer alan partidir, şu andaki Eğitim Bakanı da hem daha önce bu bakanlığı hem de başka bakanlıkları yapmıştır.
    Peki bunca yıl tam gün eğitimin altyapısını neden hazırlamadılar, neden bir yol haritası çıkarmadılar, neden bu konuda pilot okullar seçmediler?

    Neden olacak, çünkü tam gün eğitime inanmadılar, tam günü adeta bir avantaj gibi özel okullara bıraktılar.

    Yıllardır bu konuda kılını kıpırdatmayanlar, şimdi en sorunlu zamanda pat diye “haftada iki kez tam gün eğitime geçiyoruz” diye karar alıyor.

    Hem de Türkiye’deki 6 Şubat depremlerinin ardından Kuzey Kıbrıs’taki birçok okul binamızın kullanılamaz olduğunun anlaşıldığı, binaların boşaltıldığı, çocukların çadırlarda eğitim yaptığı, konteyner sınıflara doldurulduğu bir zamanda…

     Depremin ve depreme dayanıksız binaların toplumda yarattığı travma sürerken, okullar tıkış tıkış olmuş, derslik bile bulunamazken “hade tam gün eğitim” deniyor.

     Tam gün eğitim için hiçbir altyapı hazırlığı yokken, zorlama bir karar alınıyor.

     Bugün laboratuvarların, yemekhanelerin, kütüphanelerin, spor salonlarının sınıfa dönüştürüldüğü bir ortamda hangi yüzle “tam gün eğitim” dersiniz ki?

    Vatandaşlar tarafından yaptırılan yepyeni okulların avlusuna bile ucube konteyner sınıflar yerleştiriliyor, sınıflarda olması gerekenden fazla öğrenci var…

    Öğrenciler bile video çekip atıyor, yemek yiyecek, altına girip oturacak bir yer, bir yemekhane, bir kantin, bir salon, bir galif bile yok, yağmurlu havada çocuklar nereye gideceğini şaşırdı, bundan sonra kış koşullarında ne olacak?

   Hangi okulda çocuklar için öğleyin yemek yapılacak ve dağıtılacak? Tabii ki hiçbirinde…

   Sıradan bir sandviçi bile satın alamayacak çocuklar var, ne yiyecekler? Arkadaşı yerken aç oturan çocuklarla tam gün eğitim mi yapacaksınız? Kaldı ki kantini olmayan okul var…

   Kalabalık sınıflar, Türkçe bilmeyen yüzlerce öğrenci için ne yaptınız ki tam gün eğitim istiyorsunuz? Eğitim yılı başladı, halen yapılacak işlerden söz ediliyor, bir cek caktır gidiyor.

   Deniyor ki sendikaya; “Şimdi mi aklınıza geldi aç öğrenciler?”

   Deniyor ki; “Tam gün ilan edilince mi sorunları sıralıyorsunuz?”

   İşte bizim bir sorunumuz da budur; birileri geçmişte sorunları sıralarken duymuyorsunuz, kulak kesilmiyorsunuz, umursamıyorsunuz, sonra da “şimdi mi söylüyorsunuz?” diyorsunuz.

  Eğitim sendikaları, bugün sıraladığı sorunları geçmişte de gündeme getirdi, geçmişte de “sorunlara çare bulun” dedi, geçmişte de bunlarla ilgili basın toplantıları düzenledi, basın açıklamaları yaptı, hem de defalarca.

   Hafızanızı zorlayın, hatırlayın, Türkiye’deki 6 Şubat depreminden çok önce her iki eğitim sendikası da hasarlı, yıpranmış, dökülmüş, yıkılmak üzere olan okullarla ilgili uyarı yapmadı mı, sıkça fotoğraflarını çekip medyada ve sosyal medyada paylaşmadı mı? Hatta bir ara her gün bir okulun sorunları deşifre edilirken, hükümet temsilcileri “siyaset yapıyorlar” diye onları suçlamadı mı?

   Ne oldu? Zaman onları haklı çıkardı, deprem sonrası içinde eğitim yapılması sakıncalı olan okullar tespit edildi.

   “Okula aç gelen ya da öğle arası aç kalacak çocuk olduğunu şimdi mi fark ettiniz?” diyor bazıları. Halbuki sendikalar bunları daha önce defalarca gündeme getirdi, öğretmenler bunları dost sohbetlerinde anlatıyor, sosyal medyada isim vermeden paylaşanlar oldu.

    Aç gelen çocukların karnını doyuran, ayağında ayakkabı olmayana ayakkabı alan, sırtına ceket, kazak satın alan öğretmen değil midir? Çok dillendirilmiyor diye bunlar yaşanmıyor mu sanıyorsunuz?

   Daha önce de okul binalarının sıvaları dökülmüştü, dökülmeye devam ediyor, bakan ise “tavanı çökmedi, sıvası döküldü” diyor, meseleyi hafife almaya çalışıyor. Normal mi bir dersliğin sıvasının parça parça dökülmesi? Ciddiye almanız için tavanın çökmesi mi gerekir?

    Bakanlık geçmişte de okul idarelerini kaderiyle baş başa bırakıyordu, yetersiz bir miktar malzeme veriyor, bırakıyor. Yetmeyen, biten malzemeyi alabilmek için okul idareleri adeta dilencilik yapıyor, para kazanmak için sürekli etkinlikler düzenliyor, okul aile birliklerini varlıklı ya da nüfuzlu velilerden seçiyorlar ki onlar karşılasın bazı masrafları.

     Okullarda bozulan bozulduğu, kırılan kırıldığı yerde kalıyor. Bunları tamir ettirmek, bunları tedarik etmek okul idarelerine kalıyor.

     Böylesine olanaksızlıklar içinde “tam gün eğitim yapın” deniyor. 

     “Özveri gösterilirse yapılır” diye buyuruluyor… Devlet ve bakanlık üzerine düşeni yapmayacak ama öğretmenden özveri isteyecek. Zaten olanaksızlıklar, yetersizlikler, sorunlar içinde yeterince özveri gösteriliyor. Daha ne kadar özveri gösterilsin?

    Yahu eğitim adına hiçbir şey tamam gitmiyor, sorunlar diz boyu, bir de üstüne zorlama, dayatma tam gün eğitim. Maksat hizmet değil, inattır… İnatla bir şeyler yaptırılacak, öğretmen ve sendika kışkırtılacak, kamuoyuna kötü gösterilecek. Peki bundan kim kârlı çıkacak? Hiç kimse?

     Niyet eğitime hizmet, maksat gerçek anlamda bir eğitim sunmak olsa, bunca sorun varken, örneğin tarihi Namık Kemal Lisesi, riskli binası var diye kullanılmazken Mağusa’ya ilahiyat koleji yapma kararı alınmazdı.

    Maksat eğitime hizmet olsa, partizanca öğretmen alınmaz, başka mesleklerden kişiler, pedagojisi bile olmayanlar, öğretmen olarak okullara atanmazdı.  

    Çöz bütün sorunları, çiz bir yol haritası, gider altyapı sorunlarını, seç pilot okullarını, adım adım geç tam gün eğitime, o aman size kimse bir şey söylemez, daha doğrusu söyleyemez.

    Ancak doğru dürüst normal eğitim bile yapılamayan okullarda, inatla “tam gün eğitim” dayatmaya çalışırsanız tabii ki bir dirençle karşılaşır ve eleştiri de alırsınız.

    Bu inadın, bu gereksiz dayatmanın kimseye bir faydası yoktur, eğitim bir dövüş alanı, bir ring değildir ki orada kozlarınızı paylaşasınız.

    Bakanın istediği olsa da çocukların doğru dürüst bir tam gün eğitim alması imkansızıdır, şartlar müsait değildir, mağduriyetler yaşanacaktır, “mış gibi” yapmaktansa hiç girişmemek daha iyidir.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }