Çocuk istismarına yönelik ne yapılabilir

Abone Ol

      Dünya halkının ve güzel adamızın, çocuk cinsel istismarına yönelik tutumundaki yetersizliği ve duyarlılığı kısa bir süre önce konuştuk. Hepimiz için bu tatsız konu, aslında unutmak istediğimiz, sanki her şey yolundaymış gibi davranmaya çalıştığımız bir kaçış arzusu yaratıyor.

      Ancak, görünen köy kılavuz istemez.

      Her şeyi yasal otoriteye bırakarak da çözüm üretilemez.

      Kadınlar, anneler, erkekler, babalar…Eğitimciler, hukukçular, akademisyenler, psikologlar, çocukla ilgili bütün tıp alanları…

      Bilmeliyiz ki, kapalı kapılar ardında olanlar; duyduklarımızın çok ötesinde ve yoğunluğunda.

      Konumuz çocuklara yönelik cinsel istismar olsa da hepimiz çocuklarımızın sadece bu kötülükle tehdit edilmediğinin farkındayız. İşkenceye tabi tutulan çocuklar var. Zulmü uygulayanın kafasındaki belirsiz modele aykırı düştüğü gerekçesiyle veya sadece birilerini dövme arzusu taşıyan kişilerce şiddete maruz kalan çocuklar var. İçimizde yaşayan bazıları hâlâ, dayağı çocuk yetiştirme sürecinin gereği görmektedir.

      Grup içinde, üstelik arkadaşlarının yanında azarlanan, utandırılan çocukları kanıksadınız mı, yoksa? Aman, dikkat! Çocuğa yüklenen ruhsal acı, utanç ve dışlanmışlık duygusu; yetişkinliğini etkileyecek güçtedir.

         Hepimiz biliyoruz oysaki…çocuğun cinsel istismarı dışında da çocuğu örseleyen yaşantılar bunlar. Üstelik, kişilerin değil, yaşamın, doğanın getirdiği felaketler de çocukları örseler. İyi yönetilemediğinde, özellikle.

        Cinsel istismar söz konusu ise, çocukları bundan koruma ve maruz kalan çocuğu süratle iyileştirecek yöntemleri iş başına getirecek önlemlere gereksinimiz vardır. Konu acil. Orman yangınlarındaki gibi acil müdahale ekibine ihtiyacımız vardır.

Çocukların örselenmesi, istismar edilmesi, ihmali, şiddete maruz kalması…pek çok yolla olabilir. Yetişkin farkında olmayabilir. Oysaki çocuk her zaman ipuçlarını vermektedir: Korkmuştur veya kâbuslar yaşamaktadır, çaresizdir, her zamankinden farklıdır. Belki daha yaramaz görünmektedir, belki içerisine kapanmıştır veya her şey yolunda gibi görüntü vermektedir.

      Bir şekilde yetişkinler tarafından, iyi yönetilen bir çocukluk travması, hafif atlatılabilir.

      Toplama kampındaki baba oğlu anlatan "Life is Beautiful" filmini belki hatırlarsınız. Guido, sırası gelip de gaz odasına gidene kadar, oğluna ölüm korkusunu değil; eğlenceli bir oyunu yaşatır.  Nihayet sırası geldiğinde ise, oyun oynuyormuş gibi, el sallayarak ve gülerek sahneden ayrılır. Geride ise, oğluna korku yerine, umudu bırakır.

      Sıra dışı olaylar yaşayan kişilerin örselenme dereceleri farklı olabilir. Bununla birlikte,  çocukluk çağında yaşanan üzücü olayların, gelecek gelişimsel dönemleri etkileme gücü taşıdığı kabul edilmektedir.

      Çocuğun yaşadığı travmatik olayı, iyi yönetebilen yetişkinler -özellikle ebeveyn- çocuğun daha sağlıklı bir duygusal bütünlükle geleceğe yürümesine destek olabilirler. Ebeveyn veya bakıcıların yetersiz desteği ne yazık, çocuğun geleceği açısından şanssız bir durumdur. Travma, ebeveyn kaynaklı ise, durum daha da vahim olabilir.

Bir çocuk için, en yakın en gerekli kişiler, ebeveyn ve çekirdek ailesidir. Çocuğa yönelik olumsuz girişimler, bu en yakın çevreden kaynaklandığında, çocuk, sevdiği varlıklara olan bağlılığı ve örselenmiş duygusal bütünlüğü ile yaşam yolculuğuna devam eder veya yaşadıklarının aktif bir uygulayıcısı olabilir.

      Ne kadar acı…

      Bazı yetişkinler, çocukluk çağları boyunca istismara uğrayarak büyürler, bazıları belli yaş aralıklarında, belli bir zaman ve sınır içinde örselenirler. Elbette etkilenmenin derecesini belirleyen, pek çok koşul var. Bazılarını yorumlama şansınız var, bazılarını ise, aklınız düşünmeyi kabul edemiyor olabilir.

      Yaş, süre, şiddetin derecesi, örseleyen kişinin, kişilerin yakınlık derecesi…of ki ne of…örneğin, çocuğun baba tarafından tacizine ses çıkarmayan bir anne düşünmeye çalışın. Çok zor, ama bir düşünün. Buradaki sıkışmışlık durumu, çift yönlüdür. Çocuk, bir şekilde korunduğunu, önemli olduğunu bilmek ister çünkü. Karşı çıkamayacak, ona uygulanan her şeyi normal yaşamın akışı olarak algılayacak! Bunları öğrenirken duygusal bütünlüğü zarar görecek ama onun doğruları, bu yaşantılardan nem kapacak.

      Çocuğun kendini güvende hissedeceği, sevilir ve değerli olduğu inancına destek veren bir çevreye gereksinimi var. Aile kurumu hâlâ şu değişken dünyada yerini koruyorsa, nedeni çocuklardır. Destekleyici yetişkinler -sadece ebeveyn değil, eğitimciler, hukukçular, sosyal hizmet uzmanları- olmadan bu iş yürümez. Çocuklar açısından baktığınızda, dünya bir şekilde aleyhte çalışıyor gibi. Düşünsenize, pedofiliyi, entelektüel boyutta değerlendirmeye çalışanlar var!

      Nihayetinde, çocuk-ebeveyn ilişkileri çocuğu olumsuz etkileme gücüne sahiptir ama bununla da kalmaz, çocuğun yetişkinlik yaşamındaki doğrularına da şekil verir.

İnsanın davranışsal, duygusal eğilimlerini ölçen pek çok test vardır ancak psikologlar hiçbir teste yüzde yüz güvenmezler. Hep söylüyoruz ya, dünyada her insandan bir tane var diye. Test, genellenmiş bir ölçektir ve belki bazı alanlarda, karar verme sürecine yardımcı olur. O kadar. Gerisi, örselenen çocuğun bireysel yaşamında ve ilişkilerinde gizlidir.

      Karşınıza ruhsal acıları ile gelen kişiyi anlamak o kadar da kolay değildir. Ancak yetişkinlere uygulandığını bildiğim pek çok test, çocukluk yaşamından, anne-baba,öğretmen ilişkilerinden, boşanmış mı değil mi gibi ahret sorularından  dem vurarak işe başlar. Bir şekilde, bugünün yetişkin sancılarını geçmişte aramaya alıştık. Terapi yöntemlerimizin çoğu da bunu yapmaya çalışır: geçmişi temizle ve apak yola devam et…

      Ama bu çok zordur. Ebeveyne, ilk bakıcılarına güvenemeyen çocuk, yetişkinliğinde, eşine nasıl güven duyacak? Hangi terapi veya birincil kişi, geçmişteki çarpık yap bozu düzeltebilecek?

      Koşulsuz sevgi ile tanışmamış bir kişiye, aşkı, bağlılığı, yaşam yolunda birlikte yürümenin inanılmaz güzelliğini nasıl anlatabilirsiniz?

      Onu, geçmiş yaşantılarından uzaklaştırmayı nasıl başarırsınız?

      Olağan tartışmaları savaş alanına dönüştüren bir partner ile ne kadar ilerleyebilirsiniz?

      Önce sevgi ve bir de onun önemli, sevilir olduğuna dair yürekten hissedilen inanç. Bu çok etkili bir başlangıçtır. İşiniz çok zor, çünkü bebeklikte edinmesi gereken güven duygusunu bir yetişkine vermeye çalışacaksınız. Ama mümkün. Yeter ki samimi ve duygularınızda dürüst olun.

      Peki çocuklar? Hepiniz bilirsiniz, hisleri kuvvetlidir, yorum yapamasalar da bir şeylerin yolunda gitmediğini bilirler. Duygusal zekaları yüksektir. Ne yaşarlarsa yaşasınlar ebeveynlerine bağlıdırlar ve bu onlara zarar verir. Onlar için ne yapmalıyız?

      Önce onları anlayalım. Suçlu hissetmemeleri için elimizden geleni yapalım. Büyümüş de küçülmüş gibi davranmayalım. Kendilerini önemli hissetmelerini sağlayalım.

      "Terbiye" adı altında, onlara baskı uygulamaktan kaçınalım ve kolaya kaçmadan, değerli olduklarını hissettirelim ve onları dinleyelim.

       "Çocuk yalan söylüyor" diyen yetişkinlere kuşku ile yaklaşalım. Çocuklar yalan söylemez, sevgili dostlar. Duygusal bütünlüklerindeki izleri yansıtırlar.

       Ne olursa olsun, bize güvenebileceğini, yargılanmayacağını, dışlanmayacağını bilmesini sağlayalım. Bunu yaparken, duygularımıza, davranışlarımız da eşlik etsin.

Elbette bunlar başlangıçtır. Hele bir başlayın, çocuk size yol gösterecek. Gerisi daha kolay olacak.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }