Hiç şüphesiz son zamanlarda gündemi meşgul eden temel konuların başında sahteleme, rüşvet veya yolsuzluk suçlamasıyla yapılan tutuklamalardır.
Bu tutuklamalara verilen tepkilerin çoğu evrensel hukuk kuralı olan masumiyet karinesi ilkesini unutarak/göz ardı ederek maalesef linç etmeye yönelik olmuştur. Yani tutuklanıp teminatla serbest kalsa dahi bağımsız yargı tarafından suçu kesinleşmediği sürece kimse hükümlü sıfatıyla değerlendirilemez.
Ülkemizde son zamanlarda tanık olduğumuz tutuklamalarda; masumiyet karinesini idrak edip mahkeme kararını beklemek yerine bazı malum kişiler bilindik saiklerle kin ve nefret dolu yaklaşarak tutuklanan kişilerin itibarını yerle yeksan etmek, ilgili kişileri hemen işinden gücünden edip açlığa mahkûm etmek şeklinde özetlenen misyon yüklenmiş gibi davranmaktadırlar.
Özellikle bazı siyasi ve sözde akil şahsiyetler, kendilerini dürüstlük ve ahlak abidesi lanse ederek yargı tarafından suçu kesinleşmeyen kişilere karşı son derece ağır ve seviyesiz tenkitlerde bulunmaktadırlar.
İçinde bulunduğumuz durumun en vahameti ise cezai müeyyideye tabi olmayan yolsuzluklara burnuna kadar bulaşanların yüzü kızarmadan böbürlene böbürlene toplum içinde dolaşmaları ve ahkam kesmeleridir.
Cezai Müeyyideye Tabi Olmayan Yolsuzluklar Neler Midir?
Gerek sağ gerekse sol iktidarların tümünde rastladığımız siyasi rant uğruna liyakati gözetmeden yapılan istihdamlar, müdür ve müsteşar atamaları, kıyak şeklinde arsa ve arazi tahsisleri, kıyak vergi muafiyetleri, hak etmeyenlere kılıfına uydurarak dağıtılan kırsal kesim arsaları, seçime ramak kala yarı buçuk altyapıyla yapılan yollar cezai müeyyideye tabi olmayan bazı yolsuzluk örnekleridir.
TEPAV tarafından yayınlanan ve Bülent Tarhan ve arkadaşlarının hazırladığı “Bir Olgu Olarak Yolsuzluk: Nedenler, Etkiler Ve Çözüm Önerileri” isimli raporda TCK’nda veya ceza hükmü içeren diğer kanunlarda suç olarak tanımlanmayan, ancak unsurlarının mevcudiyeti halinde görevi ihmal ya da görevi suiistimal suçlarının kapsamında düşünülebilecek yolsuzluk eylemleri açıklanmaktadır (https://www.tepav.org.tr/upload/files/1313475413-4.Bir_Olgu_Olarak_Yolsuzluk_Nedenler__Etkiler__Cozum_Onerileri.pdf). Bunları rant kollama, lobicilik, oy ticareti ve kayırmacılık şeklinde aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
· Çıkar ve baskı gruplarının, faizsiz veya düşük faizli krediler, tarımsal ürünler için destekleme alımları, vergi istisna ve muafiyetleri gibi devletten mali yardım elde etmek için yaptıkları faaliyetler Rant Kollamaya örnek gösterilebilir.
· Lobicilik faaliyetleri; seçimler aşamasında bir siyasal partiye maddi ya da diğer şekillerde yardımda bulunma, seçimlerden sonra milletvekillerini çeşitli şekillerde etkileyerek, parlamentoda kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmelerini sağlama, biçimlerinde ortaya çıkabilmektedir.
· Oy ticareti, yasama faaliyetlerinin yürütüldüğü aşamada ortaya çıkan siyasal bir yozlaşma türüdür. Yasama faaliyetlerini yürüten parlamentoda, siyasal kararların alınmasında, siyasi partilerin, menfaatleri doğrultusunda parlamentoya sundukları kanun tasarı ve tekliflerini karşılıklı olarak desteklemelerine “oy ticareti” denir. Bu durum karşılıklı oy alışverişi anlamına gelmektedir. Özellikle bu yıl içerisinde böylesi bir eyleme ülkemizde iktidar ve ana muhalefetin Mecliste ittifak yaparak partilerini denetimden muaf tutmaları ile tanık olduk.
· Kayırmacılık, kamu işlemlerini yerine getiren görevlinin, yakınlarını haksız yere ve yasalara aykırı olarak kayırması, arka çıkmasıdır. Türkçe'de kullanılan “iltimas” kavramı da kayırmacılık ile eş anlamlıdır. Halk dilinde kullanılan “torpil” kavramı da iltimas ve kayırmacılık kavramlarına karşılık gelmektedir. Akraba kayırmacılığı (nepotizm), Eş-dost kayırmacılığı (kronizm), Hemşehri kayırmacılığı, Siyasal kayırmacılık (partizanlık/patronaj) ve hizmet kayırmacılığı en fazla başvurulan kayırmacılığın başlıca türleridir.
Sonuç olarak; mevzuatta doğrudan suç sayılmamasına rağmen kuramsal temelde yolsuzluk olarak kabul edilen fiiller mahkeme yerine toplum vicdanında mutlaka yargılanmalıdırlar. Özellikle adaletsizlik ve eşitsizlik yaratarak vatandaşın vergilerinden oluşan devlet kaynaklarını partizanca istihdam yaparak siyasi rüşvet olarak verenler de bu istihdamları siyasi rüşvet olarak kabul edenler de iltimas yapılarak devletten teşvik alanlar da verenler de ve hak etmeden iltimasla arazi alanlar da verenler de suç isnat edilerek tutuklananlardan ne daha masum ne daha ahlaklı ne de daha erdemlidirler.