Ahmet UÇAR
Merkezi Cezaevi’ndeki koşulların elverişsiz olması tutuklu ve mahkûmların topluma kazandırılmasına engel oluyor.
Çağdaş imkânlara sahip bir yapıda tasarlanmış olan Merkezi Cezaevi’nin kapasitesi 725 olmasına rağmen, burada çoğunluğu yabancı uyruklu kişiler olmak üzere binin üzerinde mahkûm ve tutuklu bulunuyor.
Merkezi Cezaevi’nde psikolog ve sosyal hizmet uzmanının bulunmaması, doktor-hemşire kadrolarının doldurulmaması, tutuklu ve mahkûmları topluma kazandıracak uzmanların olmaması bu kişilerin rehabilite edilmesi noktasında sorun yaratıyor.
Cezaevinde dikiş-nakış, seramik ve dülger atölyeleri bulunsa da bunların da yeterli olmadığı belirtiliyor.
BAĞIMSIZ GAZETE’ye konuşan Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası (KTAMS) Başkanı Güven Bengihan, Merkezi Cezaevi’ndeki elverişsiz koşulların tutuklu ve mahkûmların topluma kazandırılmasını sağlamaktan uzak olduğunu vurgulayarak, aksine burada yeni suç modelleri öğrenildiğini ve potansiyel suçluların yaratıldığını söyledi.
“Mahkum ve tutukluları topluma kazandıracak bir altyapı yok”
Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası (KTAMS) Başkanı Güven Bengihan, Merkezi Cezaevi’ndeki altyapının ve tutuklular ile mahkûmları topluma kazandıracak personel ve uzman kadrolarının yeterli olmadığını belirtti.
Cezaevinin mevcut yasasında olan diğer kadroların bile tamamlanmadığını kaydeden Bengihan, sosyal hizmet uzmanı ve psikolog bulunmadığını, doktor-hemşire kadrolarının doldurulmadığını söyledi.
Bengihan, Merkezî Cezaevi’nde sanatkâr, rehabilite edecek uzman ve profesyonel kişilerin istihdam edilmediğini dile getirerek, şu an cezaevinde binin üzerinde tutuklu ve mahkûm bulunduğunu ancak cezaevinin sadece bu kişilerin muhafaza edilebileceği bir alan olarak işlev gördüğünü ifade etti.
Cezaevinin ıslah ve rehabilite edici özelliğinin şu an için söz konusu olmadığına işaret eden Bengihan, altyapının bunun için yeterli olmadığını vurguladı.
Bengihan, seramik, dülger, dikiş-nakış atölyesi gibi bazı işlemlerin varlığına işaret ederek, bunların da yeterli düzeyde olmadığının altını çizdi.
Bengihan, bir mahkumu dört duvar arasına koyup muhafaza etmenin o kişiyi topluma kazandırmak anlamına gelmediğine işaret ederek, onun ve ailesinin ihtiyaçlarının karşılanması, psikolojik ve sosyal destek alması ve topluma kazandırılacak şekilde eğitilmesi gerektiğini vurguladı.
“Ülke sorma gir hanına döndü”
Bengihan, cezaevindeki tutuklu ve mahkumların çoğunluğunu yurttaş olmayan ve özellikle de üçüncü dünya ülkesi vatandaşı olan kişilerin oluşturduğunu bildirerek, şöyle devam etti:
“Üçüncü uyruklular bu ülkeye turist veya öğrenci adı altında gelerek belli bir süre sonra kaçak durumuna düşüyorlar. Bu kişiler ülkede ucuz iş gücü yaratıyorlar. Piyasanın ucuz iş gücünün oluşturmasına destek çıkıyorlar. Bu ülkenin yurttaşları hak ettiği ücreti bile alamıyor çünkü bu kişiler asgari ücretin altında çalışıyor. Bir taraftan da iş bulamayan bazı kişiler de kara para aklama, uyuşturucu, hırsızlık gibi suç olaylarına karışıyor.”
Üçüncü uyruklu kişilerin cezası bittikten sonra sınır dışı edildiğini belirten Bengihan, öte yandan cezaevinde her tutuklu/mahkum için günlük 736 TL, aylık 22 bin 80 TL üç öğün yemek ücreti ödendiğini kaydetti.
Bengihan, bu kişilerin ülkelerine gönderilirken de verilen uçak parasının bu ülkenin insanının vergilerinden ve geleceğe yapılacak olan yatırımlarından çalınarak yapıldığını vurguladı.
Bengihan, şöyle devam etti:
“Üçüncü uyruklu kişilere tabii ki insan hak ve onuruna uygun muamele görmesi ve bu kişilerin ihtiyaçlarının giderilmesi gerekir. Özellikle üçüncü uyruklu kişilerin fazlalıkta olması bu ülkenin başıboş olduğunun ve ülkeye sorma gir hanı gibi çıkılıp girildiğinin bir göstergesidir. Bunun bu ülkede hem sosyal hem de güvenlik anlamında sorunlar yarattığını cezaevindeki sayılar göstermektedir.”
Mevcut cezaevinin koşullarının mahkûmları topluma kazandırmak yerine bu kişilere o ortamda yeni suç modellerini öğrettiğini dile getiren Bengihan, burasının aşırı kalabalıktan potansiyel suçlu yetiştirme merkezi olduğunu ifade etti.