Cennet ada, korku adası haline geldi…

Abone Ol

   Geçmişte bir televizyon kanalında vatandaşlardan görüşler alınan bir programı izliyordum.

   Son zamanlarda artış gösteren polisiye olayları soruyordu muhabir.

   Vatandaşlardan yaşlı bir kadın; “Başka ülkelerden geliyorlar, bizim ülkemizde kavga ediyorlar, birbirlerini darp ediyorlar, birbirlerini öldürüyorlar. Gitsinler kendi ülkelerinde ne yaparlarsa yapsınlar, bizim ülkemizde yapmasınlar. Kokuyorum, çünkü bugün aynı milletten insanlar birbirini öldürürken, yarın bizim vatandaşlarımızı da öldürecekler. O gün gelecek” demişti.
    O yaşlı kadın haklı çıktı, yabancıların durdurulamaz bir şekilde devam eden suçlarından bir vatandaşımızın öldürülmesi de çıktı.

    Olacaktı bu… Buna doğru gidiyordu durum… Bazı ülkelerden gelen insanların kendi aralarındaki didişmeleri, kendi kendilerini yaralamaları, öldürmeleri herkese korku veriyordu.

    Kendi kendilerine bunu yapanlar, KKTC vatandaşlarına yapmaz mı ki?

    Yaptılar işte, Lefkoşa’da önceki gün iki yabancı uyruklu kişi, parasını çalmak için bir işyeri sahibi kadını öldürdü. Katiller sonra da Güney Kıbrıs’a kaçtı.

    “Suç işleyen yabancılar, vatandaşlarımızı da öldürecekler” endişesiyle ilgili bir televizyon programından örnek verdim ama bu konuda aslında çok sayıda insan endişeliydi.

    Vatandaşlar sosyal medyada bu yönde endişelerini ortaya koyuyor, dost sohbetlerinde bu konu sıkça gündeme geliyor.

    Ne bekliyordunuz yani? Memleket sorma gir hanı; hırlısı hırsızı, soyguncusu, katili, uyuşturucu kaçakçısı, ipini koparan bu ülkeye geliyor.

     Her gün çok sayıda suç işleniyor… Her iki cezaevi doldu taştı, bunların çoğu yabancılar.

     Cezaevini rahatlatmak için sürekli şartlı tahliye yapılıyor.

     Yeni cezaevi veya daha büyük cezaevi yapmak çare değil, ülkeye girişlerin kontrol altına alınması, ülkedeki kaçakların tespit edilmesi, devlet otoritesinin hissettirilmesi gerekiyor.

     Öğrenci veya işçi adı altında gelen yabancılarla ilgili, onları bu ülkeye getirenlere büyük sorumluluk düşmektedir.

     Bu sorunluluğun çerçevesi yasayla da belirlenmelidir, ancak suç işleyenleri sınır dışı etmek için para verme ya da para bloke etme zorunluluğu değildir yalnızca söylediğim.

     Daha fazla sorumluluk düşmelidir bu insanları buralara getirenlere.

     Azılı suçluları öğrenci veya işçi diye bu ülkeye getirenler, o kişiler bu ülkede suç işlediğinde ciddi şekilde bunun bedelini ödemelidir.

     Yani caydırıcı olmalıdır alınacak tedbirler… Sizin bu ülkeye getirdiğiniz insanlar hırsızlık yapmak için cinayet işleyecek siz de bundan sorumlu olmayacaksınız ha?

     Olmaz arkadaş böyle… Senin sorumsuzluğunun, senin tedbirsizliğinizin bedelini neden başkaları ödesin?

     Çalışanlarını kaçak duruma düşüren işverenlere de en ağır cezalar verilmelidir.

     Ülkede kaçak yaşayan kişilerin tespit edilmesi için de seferberlik ilan edilmelidir.

     Çeteler oluştu, profesyonel şekilde evlere giriyor, hırsızlık yapıyorlar, birçok bölgede insanlar korku içinde.

     Çok sayıda yabancı, uyuşturucu, kara para, hırsızlık, tecavüz, şiddet, şiddet tehdidi gibi olaylar nedeniyle mahkemeye çıkıyor.

   Bunlar yakalanabilenler, bir de yakalanamayanlar var…

   Cennet gibi ülkenin geldiği hale bakar mısınız?

   Parasını çalsınlar diye iş insanı bir kadını öldürdüler…

   Korkunç bir durum, artık yabancı uyruklu suçlular, yalnızca birbirlerini değil, vatandaşlarımızı da öldürüyor.

    Bazı yabancı kişilerin maruz kaldığı “apartmandan düşme, yaralanma, ölme” meselelerinin bir düşme değil de infaz olduğunu bilmeyen yok. Bunların üzerine daha ciddi gidilmelidir.

    Mesele yabancıların vatandaşlarımızı öldürmesine kadar dayanışsa, bu konu önemsenmelidir, tedbirleri alınmalıdır.

     Irkçı bir çağrı değildir bu; tedbir çağrısıdır. Bunca suç işlenirken, iş cinayete varmışken, hiçbir şey olmamış gibi davranamazsınız.

     Zaten siz tedbir almadıkça insanlar suçsuz başka insanlara ırkçı yaklaşımda bulunacak.

     Yani olayın çift yönlü zararı var…

     Umarım hükümet edenler, ülkenin güvenli olması için çaba harcar.

     Cennet adanın korku adası olması engellenmelidir.

     “Vah vah bir insanımızı öldürdüler” deyip başsağlığı dilemek, cenazeye gitmek yetmiyor.

    Tedbir almalısınız, caydırıcı olmalısınız, aksi takdirde bu olaylar sürecek.

     Yeter artık, bu kadar sorun içinde bir de katillerden mi kendimizi savunmaya çalışacağız (tabii korunabilirsek), ölüm korkusu mu çekeceğiz?

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }