Halkın Partisi (HP) Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komitesi (TCEK), “son günlerde ülkede laiklik, demokrasi, insan hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği bağlamındaki değerlere ve kazanımlara dönük saldırılardan derin endişe duyduğunu” kaydetti. Komite, "toplumun karşı karşıya olduğu tehlikeye" toplumsal dayanışma ile karşı çıkılması gerektiği görüşünü belirtti.
HP TCEK tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Kıbrıslı Türkler olarak ithal ve amacı çok net olan bu toplum mühendisliğinin bir parçası olmayı kabul etmiyoruz” denilerek, “yakın zamanda basına yansıyan ve yasal bir çerçevesi olmayan din kurslarının hangi kararlar ve kaynaklarla faaliyetlerini yürüttüğü” sorgulandı.
“Laiklik, hukuk devleti ve özgürlüğümüz için verdiğimiz mücadelelere gölge düşüren bu uygulamalardan ciddi endişe ve rahatsızlık duymaktayız” denilen açıklamada, “Din İşleri Başkanı’nın bir seminerdeki açıklamalarında otoriter bir dil kullandığı” öne sürülerek, bu durum şiddetle kınandı.
Açıklamada, “Bu ülkede toplumsal cinsiyet eşitliği için verilen mücadele sadece kadının değil tüm bireylerin kendi bedenleri üzerinde hak sahibi yegane kişi olmaları, devletin vatandaşları için sunduğu tüm imkan ve fırsatlara eşit erişim hakkı, eşit eğitim, sağlık, iş imkanı ve en önemlisi can güvenliği için verilmiştir. Halkın Partisi TCEK olarak da bizim prensiplerimiz bu doğrultudadır” ifadelerine yer verildi.
“İSTİFA YA DA GÖREVDEN ALMANIN ÖTESİNE GEÇİLMELİ”
“Toplumun tüm kesimlerinde tepkilere neden olan açıklamayı yapan Din İşleri Başkanı’nın istifa etmesi ya da görevden alınmasının gerekli olmakla birlikte tek başına yeterli olmayacağı” ileri sürülen açıklamada, perdenin gerisine yani bu yaşananların asıl nedenlerine odaklanılması gerektiği belirtildi.
Hükümetin kurulması sonrasında toplumun değerlerine ve kurumlarına yapılan saldırıların, Halkın Partisi tarafından alınan sine-i millet kararının doğru olduğunu gösterdiği ifade edilen açıklamada, şöyle devam edildi:
“Bizler Halkın Partisi olarak iradeyi tamamen başkasına teslim eden bir yapıyla aynı çatı altında çalışıyor olmanın sadece bu gayrimeşru durumu meşrulaştıracağına inandığımız için sine-i millet kararı aldık ve bugün geldiğimiz noktada ne kadar haklı bir adım attığımızı da üzülerek ve yaşayarak tecrübe ediyoruz.”
Otoriter rejimlerin, bedeni denetim altına alıp, bunun üzerinden devlet politikaları üretmelerinin yeni bir olgu olmadığı belirtilen açıklamada, “Tam da bu davranışlar ve uygulamalar yüzündendir ki bedenleri en çok hırpalanan biyolojik cinsiyeti kadın olanlarla, cinsel yönelimi ve cinsiyet kimlikleri dayatılan normların dışında kalanların hak mücadeleleri onlarca yıldır sürüyor” denildi.
Son yıllarda yükselen muhafazakar, otoriter yapılar ve siyasi yaklaşımların, hak temelli alanlarda yapılan çalışmalar ve kazanımlarda ciddi bir gerilemeye neden olduğu iddia edilen açıklamada, bahse konu otoriter zihniyet ve yönetim şekillerinin, devletin gündelik yaşamın her alanını kontrol altına alma, kurallarını belirleme ve bu kurallar dışında kalanları cezalandırarak, toplum üzerindeki tahakkümlerini korumak derdinde olduğu savunuldu.
Açıklamada son olarak, yüzeysel değil kök nedenleri gözden kaçırmadan ortak mücadelenin önemi belirtildi.