Bu ülkenin hayati öncelikleri, cumhurbaşkanlığı sarayı, meclis binası ve ilahiyat koleji mi?

Abone Ol

  Bu ülkeyi yönetenlerin en büyük sorunlarından birisi de memleketin ve halkın hayati önceliklerini belirleyememeleridir.  “Bilmemeleridir” demiyorum, biliyorlar, biz biliyoruz da onlar bilmiyor mu? Ancak işlerine böyle davranmak geliyor…

  Halbuki öncelikleri belirleme bence en önemli konu olmalı ve bundan da hiç şaşmamalı.

  Daha önemli konular beklerken, hayati olmayan, “olsa da olur olmasa da olur” diyeceğimiz meselelerle ilgilenmeleri, aldıkları en büyük eleştirilerden olsa da bunda diretiyorlar.

  Döküntüler içinde yaşarken hayati önceliklerini ön plana almayacaksın ama fantezi dünyasında, gösterişe yönelik işler yapacaksın.

   Hani çok klişe olacak ama “ayranı yok içmeye, atla gider şey yapmaya” derler ya tam o misal.

   Mesela okulları, hastaneleri/ sağlık ocakları, yolları dökülen ve parasızlıktan dolayı birçok yükümlülüğünü yerine getiremeyen bir devlete büyük paralar harcanarak yeni cumhurbaşkanlığı sarayı ve meclis binası yapılması tam da böyle bir şeydir.

    Bu konu defalarca gündeme geldi, bu konuyla ilgili defalarca eleştiri hatta eylem yapıldı, “Muhataplarınıza bunları anlatın” denildi ama maalesef kimseyi dinlemediler.

   Hatta bunları söyleyenleri Türkiye düşmanı ya da hain ilan ettiler.

   İnsanlar bir gerçeği ortaya koyduğunda neden düşman olsunlar?

  Be kardeşim, bu devlete baktığımızda batmış, çökmüş, iflas etmiş bir görüntüsü var.

  Sen bu batmış yapıya dünyanın en güzel cumhurbaşkanlığı sarayını ya da parlamento binasını inşa etsen ne yazar?

  Ne olur yani, şatafatlı bir binaya oturduğunuzda? Okullardaki yetersizlik, ucube konteyner sınıflar görünmez mi olur?

  Okullardaki spor salonlarının, laboratuvarların, kütüphanelerin, yemekhanelerin sınıfa dönüştürüldüğü gerçeği ortadan kalkar mı?

   Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nin perişan halini, Lefkoşa’nın, Girne’nin, Güzelyurt/ Lefke bölgesinin yeni bir hastane ihtiyacı olduğu gerçeğini görmezden mi gelelim?

   Üç seneyi aşkın bir süredir ilaç sorununu çözemediğinizi, sürekli “çözeceğiz” deyip yerinde saydığınızı hatırlatmama gerek var mı?

   Bu ülkeye yeni yaşlı bakımevleri, huzurevleri açılması gerekmiyor mu mesela?

   Çağlayan Çocuk Yurdu, yetersizliklerden, perişanlıktan kurtulmamalı, yenileri açılmamalı mı?

   Başta Mağusa Limanı olmak üzere, limanların yetersizliği, perişanlığı için bir düşündüğünüz yok mu?

    Trafiğe, yollara yatırım yapılması gerekmiyor mu?

    Başta Lefkoşa Organize Sanayi Bölgesi olmak üzere, sanayi bölgelerindeki keşmekeşi, dağınıklığı, çirkinliği sona erdirecek niyetiniz ve kaynağınız var mı?

    Tarihi eserleri korumak, restore etmek, temizlemek için daha fazla kaynak ayırmak gerekmiyor mu?

    Mahvettiğiniz, kullanılmaz hale gelen Güngür Katı Atık Depolama Alanı’nı ya da halk deyimiyle Güngör Çöplüğü’nü gündeminize almayacak mısınız?

   Bu ülkenin doğru dürüst bir çöplüğü olmayacak ve her tarafı çöplüğe dönecek ve siz bunu dert edinmeyecek misiniz?

   Hangi sorunu karşınıza getirirlerse getirsinler, “Kaynak yok/ para yok” demeye devam mı edeceksiniz?

    Evet devam edeceksiniz, sağlıkta, eğitimde, trafikte, çevrede, ekonomide, aklınıza gelecek her alanda “para yok” diyeceksiniz ama şatafata var, gösterişe var, önceliği olmayan işlere var.

    Bir Bakanlar Kurulu kararıyla herkes öğreniyor ki Mağusa’ya ilahiyat koleji yapılacak…

    Hade bakalım, al da bozdur… Devlet okullarının döküldüğü, depreme dayanıksız olduğu tespit edilen, içine girilemeyen tarihi Namık Kemal Lisesi’nin bulunduğu, konteyner sınıflarda derslerin yapıldığı Mağusa’ya ilahiyat koleji müjdesi ha?

     Depremde evlatlarını kaybetmiş, acılı, hassas Mağusalıların en büyük ihtiyacı ilahiyat koleji mi?

    Önce bir miktarını sıraladığım eksiklikleri, sorunları ortadan kaldırın, sonra cumhurbaşkanı sarayı ve meclis binası da inşa edersiniz, ilahiyat koleji de açarsınız…

    Hiç derdi olmayan meseleleri getirip de tek derdiymiş gibi toplumun önüne koyuyorsunuz, sanki bu ülkede yaşamıyor, bu ülkenin sorunlarını bilmiyormuş gibi.

    “Parasını Türkiye verecek sana ne oluyor?” diyorlar bir de… Tamam da o aktarılan paralarla bu ülkenin hayati öncelikli sorunlarını çözmek, insanları sorunlardan kurtarmak daha iyi bir seçenek değil midir?

     Muhatabınıza bunları söyleyemiyor musunuz; “Teşekkür ederiz ama bizim daha büyük, daha hayati sorunlarımız var, önce bunlar için harcama yapsak, tüm toplum için daha faydalı olur” diye? Hatta sorunlarımız olan konularda projeler hazırlayıp onlara sunamaz mısınız? O kadar zor mu bunu yapmak, söylemek ve ikna etmek? Demek ki söylemek sizin için zormuş…

     Yıkıntının, çöküntünün içinde yaşayıp, sözde birilerine şatafatınızı gösterip, prestij elde edeceksiniz ha? Bir de bize bunun devlet yönetmek olduğunu söyleyeceksiniz. Hade yahu siz da…   

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }