Bu ülkede bir çözüm olmadıkça Kıbrıslı Türkler hep mağduriyet yaşayacak…

Abone Ol

    Bizim köyde söylenen, annemin ve babamın da çok kullandığı bir sözdür; “Bir şey söylersen kötü olursun” sözü…

    Kendini mağdur hissedene yönelik gerçekleri söylediğinizde sizi anlamayacaklarını, bozulacaklarını anlatan bir sözdür bu…

    Ya da aynı tarafta olduğunuz halde, kendi tarafınıza, kendi yakınlarınıza “haksız olduğunu” söyleme güçlüğünü anlatır…

    “Şimdi bir şey söylersen, doğruyu söylersen fena olursun” denir… Bu biraz da gerçeği söylemeye çekinmeyi anlatır, çekinip susmayı aslında… “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” gibi bir şey yani…

    Şimdi bu “Pile- Yiğiter yol çalışmasıyla ilgili bir şey söylersek biz de fena olacağız” ama söylemek de şart bence…

    Görüyorum doğruyu söyleyenler, sağduyu çağrısı yapanlar, bir kesim tarafından tepki görüyor, hakarete uğruyor, alışık olduğumuz gibi…

    Bakmayın siz bazı kesimlerin milliyetçi, şoven, kahramanca söylemlerine, toplumun büyük kesimi, ülkeyi yönetenlere pek güvenmediği ve samimi bulmadığı için Pile- Yiğitler yol çalışması çerçevesinde BM Barış Gücü askerleriyle arbede yaşamasını da doğru bulmuyor.

    Samimiyet dedik ya mesele de bu aslında, yapılması daha kolay olan işleri yapmayanların, yapılması zor ve diplomatik sorunlara yol açabilecek işe soyunması sizce de tuhaf değil midir?

    Neredeyse üç yıldır sınır kapılarıyla ilgili tedbir alınması çağrıları yapılıyor, oralardaki sıkışıklığı bir nebze rahatlatacak işler yapılması isteniyor, öneriler de sunuluyor yönetenlere.

    Bu konuda çok sözler vermesine rağmen kılını dahi kıpırdatmayanlar, sorun yaratacağı aşikâr olan bir işi yapmaya kalkışıyor.

    Siz daha yollardaki çukurları doldurmaktan acizsiniz, Girne dağ yolundaki kazalarda insanlar ölüyor siz yıllardır hiçbir şey yapmıyorsunuz ama Birleşmiş Milletlerle (BM) kavga etmeyi dünyayı karşınıza almayı seçiyor ya da göze alıyorsunuz.

    Efendim Birinci Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’tan itibaren tüm cumhurbaşkanları bu yolla ilgili diyaloğu seçmiş ama hiçbiri de bu yolu yaptırmaya muvaffak olmamış…

    Eeee yani? Bugüne kadar hiçbir cumhurbaşkanının diyalogla başaramadığını artık biz kaba kuvvetle mi çözeceğiz? Yoksa başka amaçlar mı var?

    Gerçekten de o dozerlerle BM Barış Gücü araçlarını önümüze kattığımızda, BM Barış Gücü askerlerini tartaklarcasına geriye püskürttüğümüzde elimize bir şey geçeceğini mi sandık?

    Bu yaptıklarımızın BM Güvenlik Konseyi’nden veya dünya kamuoyundan takdir görmesini mi bekliyorduk?

    Geriye doğru bir gidin bakalım bu ülkede hangi gerginlik Kıbrıslı Türklerin lehine oldu?

    Kahramanlık edalarından, efelenmelerden ne zaman kârlı çıktık? Tabii ki hiçbir zaman…

    Peki baştan kaybedeceğimiz aşikâr bir güreşe neden soyunuyoruz ki? Kime, neyi kanıtlayacağız?

    Pile halkı yıllardır mağduriyet yaşıyor, haklı olarak bir çözüm bekliyor ve bu yol yapılabilse rahatlayacaklar. Tamam da şimdi yaratılan şey onlar için daha iyi mi oldu? Çözdünüz mü yani onların sorununu? Çok uzamış olsa da bu yol meselesi, belli ki diyalogla çözülebilir, inatla ve kaba kuvvetle değil…

    Ona bakarsanız, Kıbrıs çözüm müzakerelerinden de 55 yıldır sonuç alınamıyor, Kıbrıs’ta çözüm bulamıyoruz, peki ne yapalım, savaş mı çıkaralım yani? Yıllardır diyalogla yapamadığımızı kaba kuvvetle yapabilir miyiz? Mümkün mü? Değil tabii ki…

     Size aylardır Beyarmudu kapısındaki dört kabinden baştakinin boş olduğunu, burada ufak bir değişiklikle iki muhaceret kabini yaratılacağını söylüyorlar. Yani sigorta ve gümrük kabinlerinin ortaya, baştaki ve sondaki kabinin de muhacerete ayrılıp kapasiteyi artırabileceği belirtiliyor, bunu bile yapmıyorsunuz ama kavgayla yol yapacaksınız…

      “Bunca zaman o kadar lider diyalogla sonuç alamadı, o nedenle bu girişim yapıldı” deniyor ya. Eğer takdir bekleniyorsa, başkalarının başaramadığını bugünün yönetenleri yine diyalogla yaparsa başarı odur, takdir görecek olan odur. Yok ki başkasının diyalogla yapamadığını kavgayla yapmaya kalkışacaksınız da BM Güvenlik Konseyi, Kıbrıs Türk tarafını kınasın… Yok da tüm dünyanın gözünde BM Barış Gücü askerlerine şiddet kullandık, araçlarını ezdik diye anılalım…

     “BM, tüm dünyada misyonunu yerine getiremiyor, başarılı değil” deniyor. Olabilir, ben de BM’yi çok başarılı bulmuyorum. “BM Barış Gücü her zaman Kıbrıslı Rumlara daha yakın ve daha toleranslıdır” deniyor. Olabilir, tüm dünyada Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kabul gördüğünü, KKTC’nin tanınmamışlığının hep sıkıntılı olduğunu yeni mi fark ettiniz?

     Sorun da bu değil midir? Bu nedenle bu ülkede bir çözüme ulaşılmasını, bu yolla Kıbrıslı Türklerin ve yönetiminin dünyadaki yerini almasını istemiyor muyuz? Bu ülkede bir çözüme ulaşılmadıkça bu sorunları hep yaşayacağız, gördüğünüz gibi üç kilometrelik yolu bile yapmamız sorun oluyor. Hep mağduruz, hep kendimizi dışlanmış hissediyoruz… Bu ülkede bir çözüm olmadıkça bunlar hep olacak… Çözüm istemeyenlerin gerginlikten beslendiğini bilmiyor muyuz sanıyorsunuz?

    İnanın gerisi hep boş… Boş tartışmalar, boş laflar, boş kahramanlık naraları, boş tehditler, boş yakınmalar, geçmişi ve mağduriyetlerimizi hatırlatmalar… Kime ne yararı var? Hade BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri Çin’e, Fransa’ya, Rusya’ya, Birleşik Krallık’a ve ABD’ye savaş açalım, küselim, kızalım, öfkelenelim. Kimin umurunda? Keçi dağa küsmüş dağın haberi yok…

    Şimdi bunları söyledim diye fena olacaksam olayım. Siz zannediyorsunuz ki bu ülkeyi siz benden ya da benim gibi düşünenlerden daha çok mu seviyordunuz? Hayır biz de bu ülkeyi çok seviyoruz. Sevmek demek milliyetçi, şoven naralar atmak değil, gerçekçi olmaktır. Kıbrıs gerçekleri ve dünya gerçeklerini yok sayarak bir yere varamayız.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }