Bitmeyen arayışları ve nur topu gibi yeniden doğan maraş

   Bu ülkede yıllar yılı sistem tartışması yaptık. Hemen hepsi de ne boyumuzla çapımıza ne de siyasi konumumuzla ulusal servetimize göre değildi! Üstelik uçlarında “izm”lerin olduğu kitabi ve özenti sistemelerdi.

Abone Ol

   En basit farklılıkları eğer “solda” iseniz “Devletçilikti” savunulan; Sağda iseniz “özel teşebbüsten” yana oluştu!

   Yani “ekonomiyi” hale yola sokacağını sandığımız “sistemleri” bile önce dışarıdan kopyaladığımız siyasi rejimlere sarıp ambalajlıyorduk ki tabi ki hiçbiri de boyumuzla kalıbımıza uygun olmuyorlardı!

   NİTEKİM Barış harekâtından sonra da bu konuda aşırıya kaçtıktı! Bir avuçluk ülkede mesela benim de yazılarımda “cahilce” vurgulayıp değerlendirmelerde bulunduğumca; az biraz kapitali olan ve o kapitalle iş yapmak isteyen müteşebbis yurttaşlar “mütegallibe” olarak karalanırlardı!

   Kİ hatırlayan var mıdır bilmiyorum? Bu ülkede “Özel bankalarını” yönetemeyip kriz yaratan “tüccar, banker”ya da bizim gibilerin(!) sol literatüre kazınmış ifadesiyle “mütegallibe” dediğimiz iş insanlarımız; özel bankalarını doğru yönetemedikleri ve mudilerini mağdur duruma düşürüp hem kendilerini hem devleti krize soktukları için yargılanıp hapsedildilerdi!

   Eee! Böyle bir ülkede hangi iş insanı hangi kapital sahibi sermayesini “yatırıma” dönüştürecek cesareti gösterebilirdi                                                                                 

***

   NİTEKİM yıllar yılı başta bankalar olmak üzere iş insanları iki kuruşluk mevduatlarını bile yatırım” haline getirmekte tereddüt ettilerdi!.

   BUNA karşılık İngiliz sömürge döneminde bile bu ülkede bugünlere kadar gelmişlikleriyle nasılsa aradan sıyrılıp büyük yatırımlara imzalarını atmış tüccarlarımız, bankacılarımız, ticaretle uğraşan insanlarımız da yetişti. Hâlâ yetişmekte.. İstedikleri ise sadece ekonomik istikrarla enflasyona neden olmayacak, zırt pırt parasal kurlarla oynanmayan “istikrarlı bir ülke maliyesi!”          

               

***

   (TABİ YUKARIDA yazdıklarıma nazire bazı arkadaşlarımın, “Allahasen her şeyi yaz ama şu ekonomiden falan bahsetme çünkü anlamıyorsun” dediklerini de hatırlatayım!)

   Fakat yine de yazayım ama: Peki bir DAÜ’yü bile ayakta tutamayan devleti nereye koyayım..  Yurttaşına olağan fiyatı ile et sağlamayı başaramayan hükümetin hangi “yönetim erkinden” söz edeyim?

   VE DİKKAT: Sanki her bir sorunu çözüp mamur etmişiz gibi şimdi de başımıza, yavaştan yavaştan imar iskâna açma sancıları koyuverdiğimiz Maraş sorununu sarmaya başladık ki meğer ne Maraş’mış be ağabey dedirtircesine!.  Kırk yıldır nihai çözümde koz olarak elde tuttuğumuzu sanıyorduk; meğer ekonomik getirileri de varmış şimdi sadece “kim kime nasıl sattı, kim sattı kaç paraya hangi koşullarda sattı” bilinmez… Bir yandan Maraş’ın otelleri eller altından haraç mezat satılmaya başlanırken, öte yandan sanki KKTC’den ayrı gayrı “krallıkmış” gibi bu kez de uğruna ve zatına mahsus “özel yasasını” çıkartmaya hazırlanıyoruz!

   Kİ bir kez daha “durun bakalım bu Maraş meselesi nereye varacak ne olacak” diyorum!  

***

   KISACA TAKILDIĞIM: Dünya alem bilir ki KKTC’nin gelecekte de varlığını istikrarlı ve yeterli şekilde sürdürebilmesi için kendisine gerekli olan ekonomik önceliklerinden önde geleni “turizmdir.”

   ŞÖYLE ki Maraş gibi siyasi yönden çetrefilli bir sorun nedeniyle türlü çeşitli değerlendirmeler yapılırken son nokta “turizm yönünden ne kadar önemli olduğunun” vurgulamasına konmaktadır!  

Kİ eğer Barış harekâtı olmasa, Kilise papazları dürte dürte Kıbrıs siyasi sorununun cılkını çıkarmamış olsalardı ve bugünlere gelirken  çoktan “çözüme” varılmış olunsaydı; görecektik ki “Maraş Ortadoğu’nun turizm yıldızı olarak parlayacaktı!”  Hem de “kimin elinde olursa olsun. İster Türk tarafının ister Rumun!

   HEMEN vurgulayalım: “Bu fırsat hâlâ vardır ve hâlâ Maraş olası bir çözümde (kim olursa olsun) sahibi olacak “sahibine” altın yumurtlayacak bir turizm harikasıdır..

   ŞUNU da yazayım. Eğer (geçmişte  de yığınla aptallık ve yanlışları olan Rum tarafı) adadaki çözümü sadece tek bir Maraş üzerine odaklandırmış ve yeniden sahipliği karşılığında çözümü sağlayacak siyasi esnekliği göstermiş olsaydı bugün kaymağını yiyecekti hem de gani gani..  

   NE var ki Allah bizden yana olmalı Maraş hâlâ idaremizdedir. Ve hâlâ siyasi kozumuzdur.. Ancak (hâlâ) bizim değildir! Dün de değildi!’               

   YANİ Maraş’ı siyasi koz olarak ve yönetselliğimize kilitleyerek “koz” olarak elde tuttuğumuzu zannederken şimdilerde öyle anlaşılıyor ki   yüzümüze gözümüze bulaştırmak üzereyiz!

   ÜSTELİK bu hatayı Maraş’ı açarken de yapmıştık!   Şimdi bazı otelleri Rum sahiplerine satılıyormuş falan deniyor da bildiğimizce zaten Rum tarafına yıllardır “gelin bizim idaremizde malınıza sahip çıkın” dediğimiz gerçeği vardır..

   KISACA bilmeliyiz ki işte “Maraş sorunu” asıl şimdi başlıyor!   

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }