Bir yeni yıl öykünmesidir değişmeyen kaderde ve kederde!

Abone Ol

   Ömrümün üçte ikisi Kıbrıs siyasi sorununun yarattığı kaotik koşullarda geçti. Hâlâ devam etmekte. Kıbrıs Türk halkının “kaderiymiş” gibi alınlarımıza yazılmış, dededen babaya, babadan oğula aktarıla atıla yılları yiye bitire bugünlere kadar gelmiş hâlâ berdevamda!

   YARIN öbür gün, aslında kutlanacak bir yanı yok ama yine de bir “yenisini” kutlayacağız. Çünkü geçen yıllar sadece gençliğe, hayata, aydınlık geleceklere açılmıyorlar! “Umut” dediğimiz o şey var ya “şey” dediğimiz!

   Hani kapsamında yok yoktur dediğimiz… “Umut” ederek yaşadığımız sürece bizimle yaşattığımız “umut!”

   Kİ o büyük gün gelip de dünyamızı değiştirmek üzere kapattığımız gözlerimizle tümü de yitip giderken sonsuzluklarda bir katre bile toz zerresi bırakmayacak umut! Hakikat nedir diye sorduğunuzda “yoktur, hiç olmadı” dediğinizce…

    HER NEYSE… Sonuçta insan aklının mahsulü! “Aylar yıllar günler de uğruna oluşturulan takvimler de…”

   BİR gün bembeyaz perdelere “son” yazılı halkalar gibi takılıp kalacak hatıralar! Bir varmış bir yokmuş dediklerince…

***

   PEKİ KIBRIS siyasası yönünden nasıl başlıyoruz 2024 yılına?

   Umutsuz! Çünkü yılın son günlerine giderayak üç beş kelam sığdırmak isteyen Rum lider Hristodulidis ne dediydi bir süre önce? “Eğer müzakereler başlarsa farklı bir çözüm çerçevesi görüşmeyeceğiz!”

   YANİ ne? Hâlâ bir iyilik tanrısıymış gibi önünde eğilip istavrozunu üptüğü, nam’ı diğer 1963’lerden kalma “Birleşik Kıbrıs”ı ihdas etme efkârı!

   Tek hedef ise adadaki Türkiye varlığını aynı zamanda “yerleşikler” dediği TC kökenlilerle birlikte söküp atmak düşüncesiyle beslenen şu bildik “çözüm modeli ihdası!”

   KISACA bu yıl da işte bu karmaşa içinde giriyoruz “yeni yıl” dediğimize… Sanki kefaretini ödemek zorunda olduğumuz alnımıza yazılmış günahımızmış gibi! Ki bütün olay şu Güney’deki Rum’un kendisi gibi “istavrozu” öpenleriyle birlikte yarattıkları “tüm adaya egemen olmak” arzularından kaynaklı bir zihinsel ur taşımalarında…

   VE kırk yıldır da bu Rum ile bu adada nasıl bir çözüme varmamız gerektiğini tartışıyoruz ki doğan bebeler artık yaşlı dideler nineler oluverdiler!

   Asıl fecaat ise çok özel “günlerde” mesela yeni yıl gibi kutlamalarda… Dolayısıyla sevinilecek coşkularda bile “işte yazdığımca… Ve yazılıp söylenenlerce yeni yıllar kutlamalarında bile. “Özgürlüklerle sevinçlerimizin arasına giren karaçol gibi hayatı zehir zemberek hale getirmeleri.

   “Melanetin” adı olsalardı bu kadar “fena” olamazlardı! Diyelim ve işimize dönelim:

***

   İŞİMİZ Mİ? Şarkısı da vardır “palavra!” Ankara’yı koltuk değneğimiz yapmamıza karşın hâlâ yerlerde sürünüyoruz.

   Pahalılık adına ağıtlar yakıyor, çıkardığımız seslerden biz de korkuyoruz!

   Vesselam işler ya hey… 

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }