Bir şeyleri değiştiremeyeceğini, bulunduğu yere faydalı olamayacağını düşünmek…

Abone Ol

  "Bu ortamda bir şeyleri değiştireceğime dair inancım kalmadı…”

   Bu sözler, Ekonomi ve Enerji Bakanlığı Müsteşarlığı görevinden istifa eden Şahap Aşıkoğlu’na ait.

   Şahap Aşıkoğlu, birçok bakanla çalıştı, yeni gelen bakanlar onu değiştirmeyi düşünmedi, değiştirmedi.

   Halbuki normalde bakanlar, bırakın müsteşarı, özel kalem müdürünü, ona bağlı daire müdürlerini bile değiştirir…

   Bakanların, müsteşarı değiştirmemeye ikna olmaları ilginç ama bir bakımda da güzeldi.

   Şahap Aşıkoğlu, kamuda az sayıda kalan tecrübeli, bilgili üst düzey yöneticilerden birisiydi.

   Maalesef son dönemlerde liyakatsiz atamalar yapılıyor ve o kişiler o koltukları dolduramıyor, o makamın hakkını veremiyor.

   Mesleğimiz gereği yıllardır birçok müsteşarla, müdürle muhatap oluyoruz.

   Ne yazık ki son yıllarda özensiz atamalar yapılıyor, “Kimi atarsak bu işi yapar” diye düşünülüyor ve hak edeni, hakkı olanı değil de kendilerine yakın olanı ya da onlara hiç “hayır” diyemeyecek birisini göreve getiriyorlar.

    Müsteşar ya da müdür olacağını rüyasında görse inanmayacak bazı kişiler, bir anda kendisini koltukta otururken buluyor.

    Üst düzey yöneticilik, özensiz, liyakatsiz atamalar nedeniyle ayağa düştü.

    Devlet daireleri ve kurumlarında zaten işler çok tamam gitmiyordu, liyakatsiz atamalarla tam felaket oldu.  

    Partizanlığın bir aşaması daha var, o da “benim adamım” anlayışı…

    Bakanlara yakın, onların “hık deyicisi”, kafa sallayıcısı olacak birçok kişi görevde.

    Birçoğuyla aynı siyasi görüşü paylaşmasak da geçmişte saygı duyduğum, değer verdiğim, sevdiğim birçok müsteşar, müdür tanıdım, onların yardımlarıyla birçok haber yaptık.

    Geçmişte üst düzey yöneticilerin kendine güveni vardı, inisiyatif alıp size konuşur, röportaj verebilirlerdi.

    İşi bildikleri için neyi söyleyip neyi söyleyemeyeceklerini bilirlerdi, onları aradığımızda “Bakana sormam lazım”, “Müsteşardan izi almalıyım” gibi gerekçelere sığınmazlardı.

    Çok çetrefilli bir konu olmadıktan sonra üstlerine sorma ihtiyacı duymazlardı.

    Derin bilgileri nedeniyle onlara saygı duyardınız…

    Şimdilerde üst düzey yöneticilerin çoğu böyle değil, birçoğu konuşmuyor, bazıları konuşmak için izin almaları gerektiğini söylüyor, bazıları konuşsa da bilgisizliği nedeniyle size faydalı olamıyor.

    Bir müdürle konuşmasını istediğim muhabirimiz, söz konusu konuşmayı yaptıktan sonra yanıma gelerek, “Konuştum Ali Abi ama bu müdür hiçbir şey bilmiyor. Ben bu konuyu ondan daha iyi biliyorum. Zaten hep ben anlattım o yalnızca onay verdi, ‘evet öyle’ deyip durdu” dedi bana.

  Bir müdür, bir muhabire bu hissi veriyorsa, durum tamam değil demektir.

  Bu nedenle eski üst düzey yöneticileri arıyoruz… Ya yaş haddinden ayrılmak zorunda kalan ya kendisi bırakan ya da görevden alınan eski tecrübeli yöneticileri kayıp olarak görüyoruz. Çünkü gidenin yerini dolduracak kişiler gelmiyor maalesef.

   Şahap Aşıkoğlu da birçok bakanla, farklı hükümetler dönemi çalışmış, tecrübeli bir isimdir ve onun da “artık bıktığı” intibaını veren açıklamayla çekip gitmesi kayıptır.    

   Aşıkoğlu’nun "Bu ortamda bir şeyleri değiştireceğime dair inancım kalmadı. İç sesimi dinledim ve iç sesim bana istifa etmem gerektiğini söyledi. Ben de gereğini yaptım” diye konuşması, bu sözleri sarf etmesi anlamlıdır.

    “Bu ortamda bir şeyleri değiştireceğine dair inancının kalmaması” bir pes etmek midir, yılgınlık mıdır, bir tepki midir bilmiyoruz, kendisine sormadım da…

     Bir şeyleri değiştireceğine inanmamak, bulunduğu yere bir şey veremeyeceğini düşünmek, ülkede genel bir düşünceye dönüşmüş durumda.

     Ülkeden göç eden insanların duygusu da budur, “Bu ülke bana artık bir şey veremiyor, ben de faydalı olacak ortamı bulamıyorum, bir şeyler yapamıyorum, o fırsat bana tanınmıyor, bir şeyleri değiştiremiyorum, o nedenle kaçıyorum…”

      Ülkemizde birçok insanın ruh hali budur… Bazı kesimlere sağlanan partizanca imkanlar, partizanca üst düzey atamalar, partizanca istihdamlar, usulsüzlükler, skandallar, fiyaskolar artık bıktırıcı bir duruma geldi…

      Elbette mücadeleye devam etmek gerekir ama acı olan şu ki; ülke insanının tehlikeli bir bıkkınlık hali var, o mücadeleden bir şey çıkacağına inananlar azaldı…

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }