Bakan ve Rektörden DAÜ hakkında endişelendirici açıklamalar!...

Abone Ol

Cumhuriyet Meclisindeki komite görüşmelerinin bütçenin niteliği ve niceliği açısından pek etkili olmadığı ve hükümetin hazırladığı bütçenin neredeyse aynen geçtiğini biliyoruz. Şöyle ki, bütçede ayrılan eksik ve yetersiz kaynakların komite görüşmeleri sırasında tadil edilmesine yönelik muhalif milletvekillerine yapılan ricalara ‘Deneyelim ama kusura bakmayın pek bir şey değiştiremiyoruz’ şeklinde olumsuz yanıtlar gelmektedir.

Bütçenin komitelerde görüşülmesi sırasında pek bir şey değiştirilmese de ülke yönetiminde şeffaflık ve hesap verebilirlik açısından fevkalade katkı yaptığını ifade etmek gerekiyor. Şöyle ki, toplumun veya halkın öz malı sloganını dillerine pelesenk edenler arpalık haline getirdikleri KİT’ler hakkındaki her türlü bilgiyi gerçek mal sahibi vergi mükelleflerinden saklamaktadırlar. İşte komite görüşmeleri sırasında Cumhuriyet Meclisi gerçek anlamda denetim işlevine bürünmekte ve başka mecralarda ulaşılamayacak ölçüde şeffaflık ve hesap verebilirlik mümkün kılınmaktadır.

Meclisteki Komite görüşmeleri sırasında özellikle muhalefet milletvekillerinin ısrarı sonucu KIB-TEK ve DAÜ hakkında daha önce bihaber olduğumuz çarpıcı ve endişe verici bilgilere ulaşmış olduk.

KIB-TEK’in artık alışılagelmiş makûs kaderini bir tarafa bırakırsak esas bizi sukut-u hayale uğratan ve endişelendiren konu Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin (DAÜ) içler acısı halidir.

Mili Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu, özellikle Rektöre hitaben konuşmasına rağmen esas tepkinin bakan dışındaki iradeyle şekillenen Mütevelli Heyetine olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü DAÜ’de radikal denebilecek acı reçete uygulamak için  Rektörün yetkisi yeterli olmayıp  Mütevelli ve Hükümet iradesi mutlaka gerekmektedir. Bunu Rektörü günah keçisi göstererek başarmak neredeyse imkânsızdır.

Siyasi kaygı taşıyan bir bakan değil de bir Devlet adamı ciddiyeti ile konuşan Çavuşoğlu, gerçekleri tüm açıklığı ile ortaya koydu. Buna göre DAÜ ile ilgili endişe verici olgular aşağıdaki gibi özetlenebilir:

·         DAÜ’de sürdürülebilir bir yapı adına gerekli özellikle gelirleri azaltıcı önlemler alınmamış, bunun yerine yoğun rekabet arzeden piyasa koşullarında rasyonel olarak değerlendirilmeyen kâğıt üzerindeki hayali gelirlerle gelecekte gerçekçi olmayan denk bütçeler sunmak marifet sayılmıştır.

·         Gelecekte denk bütçe yapacağı hayali ve aldatmacası ile DAÜ devletten yüklü katkılar talep etmeye devam etmektedir.

·         Milli Eğitim Bakanı tarafından ifade edildiği üzere; DAÜ gelirlerini artırmak bahanesiyle mevzuata aykırı olarak online programlar açmış durumdadır. Yani amiral gemisi olarak norm koyan DAÜ norm bozan bir kimliğe maalesef bürünmüştür. Bu durumun diğer üniversiteler üzerinde yaratacağı ahlaki zafiyeti düşünmek dahi istemiyorum.

Bir iktisatçı olarak yukarıda çizilen çerçeve; bana KTHY’nin iflasa giden süreçte tarafların tutumunu ve son pişmanlık fayda etmez şeklinde nihayette yaşanan hüsranı hatırlattı. DAÜ özellikle KTHY örneğinden tecrübe ederek vatandaşın vergileriyle sahte cennetin ilâ-nihâye devam ettirilemeyeceğini idrak etmeli ve bir bilim kurumu olarak bilimsel çözüm üretme yoluna gitmelidir.

DAÜ gelecek için hayali denk bütçe değil bugün için behemehal denk bütçe yapmalıdır. Nasıl mı? Aşağıdaki gibi…………….

·         DAÜ her bir idari ve akademik birim için performans ve ihtiyaç analizi yapmalıdır? Bu analiz sonucunda halen kendi gelirleri ile giderlerini karşılayan birimler devam ettirtilmelidir.  Gelirleri giderlerini karşılamayan birimler ölçek ve/veya kapsam ekonomisi kapsamında birleştirilmeli ve gerekirse personel ve diğer cari giderlerden tasarrufa gidilmelidir. Buna rağmen açık veriyorsa üniversite bu birim veya bölümlerden küçülmeye gitmelidir?

·         Üniversite iş analizi sonucu norm kadroları oluşturmalı ve buna göre yeniden yapılandırılmalıdır.

·         Üniversite özellikle pazarlama, tanıtım ve PİAR açısından liyakati esas alan profesyonel bir yapılanmaya gitmelidir.

·         Üniversite kurumsal yönetişimi benimseyerek şeffaf ve hesap verebilir bir yapıya kavuşturulmalı ve devletin sahiplik yapısı sınırlandırılmalıdır. Kurumsal yönetişim ilkelerine göre mütevelli eğitim alanında profesyonel uzmanlık ve deneyim gereken devlet ve paydaş temsilcilerinden oluşmalıdır.

·         Gelelim radikal önlemlerin alınmamasındaki gerçek direnç noktası akademik ve idari personele…DAÜ kendi kendine yeter bir noktaya gelmesi için mutlaka küçülmeye gitmelidir. Bunun için öncelikle yaşı uygun olanlar emekliye sevk edilmelidir. Hizmetlerine ihtiyaç duyulanlar tabi ki emekli olduktan sonra çalışmaya devam edebilir. Emeklilik hakkı kazanmayan personelin ise KTHY ve CAS çalışanları gibi Özelleştirme Yasası kapsamında devlete geçişi sağlanmalıdır. Şöyle ki, halen birçok daire ve devlet okulunda personel eksikliği olduğuna göre boşta kalan DAÜ personeli buralara adapte edilebilir. AKSİ TAKDİRDE SON PİŞMANLIK FAYDA ETMEYECEK VE BAŞBAKANLIK ÖNÜNE DEJAVU DEDİRTECEK ŞEKİLDE ÇADIRLARIN KURULMASI KAÇINILMAZ OLACAKTIR.

{ "vars": { "account": "G-4YY0F4F3S9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } } { "vars": { "account": "G-1E4JSD5JXZ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }