Bağımsız Milletvekili Jale Refik Rogers, ülkedeki ormanların çam kese böcekleri tarafından tehdit edildiğini belirterek, çevreyi tehdit eden biyolojik faktörlerle ilgili entegre bir mücadele programının bugüne kadar yapılmadığını kaydetti.
Rogers, Orman Dairesi’nin görevini bir süredir yerine getirmemiş olması nedeniyle şu anda ülkedeki dağlarda bir yıkım oluştuğunu dile getirerek, bu yıkımın bir doğa olayından öte ihmale dayalı olduğunu düşündürdüğünü vurguladı.
Açıklama şöyle:
"Ormanların sürekliliğini tehdit eden biyolojik faktörlerin başında böcek zararlıları gelmektedir. Bunların da başında, hepimizin artık yakından tanıdığı, son yıllarda ülkemizde artarak çoğaldığını gözle gördüğümüz cam kese böceği gelmektedir.
Ülkemizde birçok konuda olduğu gibi çevreyi tehdit eden biyolojik faktörlerle ilgili entegre bir mücadele programı bu güne kadar olmamıştır, geçmişte yapılan denemelerin de arkası gelmemiştir. Hükümet edenler, birçok konuyu unuttuğu gibi, ormanlarımızın ciğerlerimiz olduğunu unutmuş görünmektedir. Bu hükümet ve öncesinde gene aynı kişilerden oluşan hükümetler ormanlarımızı tamamıyla gözden çıkartmış, son iki yıldır gerekli mücadele yapılmamıştır. Geçen hafta meclis kürsüsünden yaptığım konuşmayı bir de buradan paylaşmak istedim. Takipçisi olmamız bundan sonra aynı sorunların her yıl tekrar yaşanmaması açısından sorumluluğumuzdur, karşımızda bir şey yapmaya niyetli bir hükümet varsa tabi!
Ne hikmetse son iki yıldır çam kese böceği ile ilgili ilaçlama tamamıyla kesintiye uğramıştır. Öyle bir bilinçsizlik ki pahalı diye veya personel yok diye zamanında yapılmayan uygulamalar çarpan etkisi ile hem çok daha büyük maddi zararlara sebebiyet veriyor, hem de çevreye geri dönüşü olmayan zararlar verebiliyor.
Bu sene küresel ısınmanın etkisi ve hava sıcaklığının iklim normalleri üzerinde seyretmesi ile çam kese böceğinin daha erken doğada zarar yaratmasına sebebiyet verdi. Bu aslında Güney Kıbrıs’ta ve Türkiye Cumhuriyeti’nde de böyle. Ülkemizde ve bu çevre bölgelerde şu anda genel olarak bir artış olduğu gözlenmektedir ve bu belli aralıklarla, yaklaşık her beş yılda bir, olabilecek bir şeydir. Ancak, ülkemizde Orman Dairesi’nin görevini bu anlamda bir süredir yerine getirmemiş olması, şu anda dağlarımızda gördüğümüz bu yıkımın bir doğa olayından öte ihmale dayalı olduğunu düşündürmektedir.
Eğer 6 Şubat bir milat ise, bu tarih çevre cinayetlerine son vermek için de bir milat olarak görülmeli. Şu anda, her şeyde olduğu gibi yumurta kapıya dayanınca yapılmaya çalışılanlar anlamlı değildir. Önemli olan entegre bir sistem kurmak ve bu mücadeleyi kalıcı ve sürdürülebilir bir hala getirmektir. Bu kurulacak sistem, her yeni gelen müdürle her yeni gelen hükümetle değişmeyecek bir hale getirilmelidir.
Ülkemizde çevre ve ormanlar konusunda yanlışlar yeni başlamadı. Bizim ülkemizde uzun süredir monokültür ormancılık yapılıyor. Örneğin 1995 yangınından sonra dağların ağaçlandırılmasında her yere, uygun veya değil, sık sık çam ağacı ekildi. Bu ancak kereste ormanı yaratmak istersek uygun bir yaklaşım olurdu, ki biliyorsunuz ülkemizde böyle bir sanayi yok. Geçmişte her bölgeye sık sık çam ağaçları ekerken, bunun biyoçeşitliliğe etkisi ne olacak düşünülmemiş. Bu ağaçlar başka ağaçlarla karıştırılmamış. Dolayısıyla an itibarıyla bu tür sık çam ağacı ormanları alçak bölgelerde -yani olmaması gereken yerde- çam kese böceğine daha yatkın bir haldedir ve şu anda bu bölgelerde yaşanan yoğun çam kese böceği istilası daha yüksek alanlardaki -olması gereken yerlerdeki- çam ağaçlarımızı da tehdit etmektedir.
Biz son yıllarda iki büyük orman yangını daha yaşadık, biri Kalkanlı bölgesinde biri Mersinlik bölgesinde. Bu ormanların stratejik bir plan çerçevesinde tekrar hayata döndürülmesi ve bunun bilir kişiler ile birlikte bilimsel veriye dayalı şekilde yapılması önemlidir.
Yanan bölgelerde ağaçlandırma noktasında yerine göre belli alanlarda karışık ormanlar yaratarak bu adada biyoçeşitliliği korumamız lazım. Ormanları geri dönüştürürken sadece çam değil, selvi, yaban zeytini, şinya gibi bitkiler ekerek karışık ormanlar yaratmamız lazım. Ama ne yazık ki Orman Dairesi şu anda şinya bile üretmiyor (ki şinya hem su istemez, hem kuşlar için iyidir). Hepimiz biliyoruz ki doğada her şey bir dengeden ibarettir. Şu anda sorumluluk sahibi belediyeler bazı adımlar atmaya çalışıyor ancak çam kese böceği ile mücadelede doğru biyolojik mücadele yöntemlerinin kullanılması yanında bu mücadelenin doğru zamanda yapılması da önemlidir. Çünkü unutulmamalıdır ki yanlış zamanda yapılan biyolojik ilaçlama tür ayırımı yapmadan bütün böceklere etki edebilmekte ve biyoçeşitliliğe de zarar vermektedir.
Önümüzdeki dönemde çam kese böceği ile havadan ve karadan entegre bir mücadele programı için Orman Dairesi sadece orman mühendisleri ile değil, biyoçeşitliliği korumak için incelemeler yapacak, birlikte plan program yapacak biyologlar ve diğer uzmanların da içinde olduğu bir komite kurmalı ve belediyelerle iş birliği içinde planlama yapmak zorundadır. Personel yok en kolay bahanedir. Halbuki birçok akademisyen ve uzman bunu ücretsiz de yapacaktır, yeter ki bilgi birikimlerinin, paylaştıkları bilgilerin doğru şekilde uygulamaya konulduğunu görsün.
Dolayısıyla gerek yeniden ormanlaşmada, gerek çam kese böceği ile mücadelede bilim ışığında, bilir kişilerden oluşan bir ekibin çalışmaları doğrultusunda doğanın hassas dengesinin zarar görmeyeceği şekilde adım atılmalıdır. Bu kritik bir unsurdur.
Geçtiğimiz ay depremde ihmallerin Türkiye’de ve burada halkımıza ne zararlar verdiğini gördük. Bu tür bir bakış açısıyla, geçici çözümlerle çevre konularına yaklaşılırsa, bunlar ülkemizde çevre cinayetlerine yol açmaya devam edecek, hükümet eliyle çevre katliamları devam edecektir. Dolayısıyla hükümetin de bir karar vermesi gerekir. Çevre katliamına tamam mı, devam mı?
Fotoğraflar / Tuğberk EMİRZADE