Özellikle son yıllarda muhalefetin başta Ulusal Birlik Partisi olmak üzere hükümeti acımasızca eleştirdiğine tanık olmaktayız.
Başta yasa gücü kararnameler ve anayasaya rağmen yapılan veya yapılmayan işlere yönelik hükümet, hukuka aykırı davrandığı şeklinde yerden yere vurulurken muhalefetin son zamanlarda öne çıkan argümanı hükümetin gayri meşru olduğu yönündedir.
Hükümetin gayri meşru olduğuna ilişkin muhalefetin incir ipine dönen iddiaları, UBP Genel Başkanına rağmen Kurultayı beşinci sırada tamamlayan bir milletvekilinin hükümeti kurmasına dayanmaktadır.
Hükümetin kuruluşu hiç kuşkusuz Anayasamıza ve diğer mevzuata uygundur. Hükümet, Genel Başkan dışında güvenoyu alabilecek bir milletvekili tarafından da kurulabilir. Mevzuata uygun olan bu durumun gayri meşru olması için parti içinde üyelerden, vekillerden ve Parti Meclisinden büyük bir tepki gelmesi gerekiyordu. Bunun aksine, Başbakanlıktan ayrılmak zorunda kalan Dr. Faiz Sucuoğlu ve destekçisi diğer vekiller dahi tepki koymamış ve hatta Cumhuriyet Meclisinde güven oyu vermiştir.
Koalisyon partileri içinde gayrimeşruluğa ilişkin hükümete karşı sistematik ve kurumsal bir tartışma yaşanmazken muhalefet bu söylemlerine devam etmiş ve hatta 25 Haziran’daki seçimin temel kaynağı olan Sayın Kudret Özersay, istifa sebebini hükümetin gayri-meşru olduğuna dayandırarak sözde sine-i millete dönmüştür.
25 Haziran’daki bir milletvekili için siyasi partilerin yaptığı başvuru üzerine; bağımsız milletvekili adayı Meriç Erülkü’nün, ” 6 Partinin 6 adayını da demokratik yöntemlerle aday belirlemedikleri sebebiyle yaptığı itiraz, hükümete devamlı hukuksuz ve gayri meşru suçlamaları yapan muhalefet partilerinin de bu konuda ne kadar samimi ve güvenilir olduklarını gözler önüne sermiştir.
Bilindiği gibi; 25 Haziran’daki ara seçimde TDP’nin milletvekili adayı olan Tacan Reynar’ın adaylığı YSK tarafından düşürüldü. Reynar’ın adaylığının düşürülme gerekçesi ise KKTC anayasasının 68. Maddesi gösterildi. Bu maddeye göre yirmi beş yaşını bitirmiş olan her yurttaş seçilme hakkına sahiptir. Seçilebilmek için en az üç yıldan beri daimî ikametgahı Kuzey Kıbrıs'ta olmak ve yurt ödevini yerine getirmiş bulunmak koşuldur.
Başkanı Avukat, milletvekili adayının ise kıdemli yargıçlıktan ayrılan bir kişi olarak ilgili parti mensuplarının geçmişte gurur duydukları yargının bu seferki kararını beğenmedikleri veya işlerine gelmediği için yargı üzerinde olumsuz algı yaratma ve kahramanlık destanı yazma girişimleri kesinlikle kabul edilemez.
Muhalefet partilerinin iktidar partilerinden farksız olarak demokratik meşruiyeti dikkate almadıkları diğer bir husus, maalesef milletvekili adaylarını saptama usulleri olmuştur.
49/2015 Sayılı Siyasal Partiler Yasasının “Milletvekili Adaylarının Saptanması” başlıklı 27 (1) maddesine göre siyasal partilerin milletvekili genel seçimlerinde gösterecekleri adaylar ve adayların sırası, her seçim bölgesi için, Yüksek Seçim Kurulu tarafından denetlenen ve parti tüzüğüne göre o seçim bölgesindeki delegelerin veya üyelerin oy kullanacağı, demokratik kurallara uygun ön seçimlerle belirlenir. Ancak siyasal partilerin tüzüklerinde belirlenen istisnai durumlarda, adaylar parti meclisi tarafından belirlenir.
Siyasi partiler yasasının ruhu da lafzı da açıkça partilere milletvekili adayı belirlerken üyeler arasında adil ve eşit olmayı, her üyeye ve/veya delegeye aday olma şansı vermeyi ve adayı belirlemede iradeyi temsil eden ve meşruiyeti sağlayan adayların belirleyici güç olmasını salık vermektedir.
Her ne kadar siyasi partiler Mahkeme önünde kitabına uydursa da muhalefet partilerinde de iktidar partilerinde olduğu gibi parti üst yönetimi, hegemon güçler veya parti elitleri keyfi olarak bir kişiyi aday belirlemiş ve parti üye ve organlarına empoze etmiştir. Aynı matlıkla hareket edersek, gayri meşru iddia ettikleri hükümet kuruluşu gibi muhalefet partilerinin aday belirleme süreçlerinin de meşru olduğu iddia edilemez.
Sonuç olarak; al muhalefeti vur iktidara dedirtircesine, demokratik meşruiyet anlayışı ve üyenin iradesine saygı açısından muhalefet partilerinin iktidar partilerinden pek de farklı olmadığı inkâr edilemez bir gerçek haline gelmiştir.